29 Ocak 2009 Perşembe

YOKSULA KÖMÜR, ZENGİNE CİP !

son zamanlarda duydugum en yaratıcı slogan.

28 Ocak 2009 Çarşamba

gündem yine icimi sıktı

O dangalak adını bile bilmedigim gerizekalı çakma mafya dizisi oyuncusu için aihm ye gitmiş Rum halkı... aihm öncesi bizim yavşak hukumetimizin, yargımızın ceza kesmesi gerek.
Daha kimseden çıt yok ama..
Kimsede ses yok. O pezevenk te ortada yok. Neden ? 5 yaşındaki çocuk aklı yok cunku pezevenkte... Cocuk bile yalan soylerken bir sonraki adımı dusunuyor, planlıyor. Bu pezevenk sabah programında kurulmuş iki kadının arasına, gevriyor orada, aklına geleni kusuyor, beyinsiz..

O kadar kokuşmuş, kendinden geçmiş dizi ve televizyon toplumu olmuşuz ki bu sabah bir daha dank etti.
İşe giderken önümdeki minibusun arkasında bir poster, posterde de ' Gazze beni çağırdı, GELİYORUM dedim ' yazıyordu.

Denyoluğa, şarlatanlığa bakar mısınız ? Kim gidiyor ? Nereye gidiyor ? Niye gidiyor ? Yiyorsa götün , git demezler mi adama ?
Neden o minibusu kullanıyorsun, hadi git demezler mi ?
Kısacası insanlar tam anlamıyla kahve kabadayısı moduna gecti, e büyüklerin muhteşem cumlesi yururluge giriyor burada ' İmam osurursa, cemaat sıçarmış.'
Başbakanın efe, ota boka sallıyor, icraat solda sıfır.
O badem bıyıklı anlayışa oy veren cahil, aç, dunyadan bihaber minibuscum de yazar tabi arkasına...

-----------

Aralık ayında yaptığım seyahat sonucu dönüşümde bagajım kayboldu, THY sağolsun.. İçinde aşağı yukarı 4500 - 5000 TLlik eşyam...
Yavsakların bana teklif ettikleri rakam ise 400 usd. Neredeyse zararımın 10da 1ini bana teklif ediyorlar.
Şarladım, edepsizlik yaptım, tam 2 sefer Hlimanı karşısındaki binalarına gittim.

Neyse, 1 ay sonunda neticeye ulaşmak üzereyim. En son dun gittim ve halkla ilişkiler müdürüyle görüşmeden binadan çıkmayacağımı söyledim sekreteryaya.. Sabahın 9 unda!!
Halkla ilişkici paşanın yardımcısı çıktı karşıma, 15 senelik kurum çalışanı, tatlı bir bayan. kendisine bildirdim parasında pulunda olmadıgımı, sadece konuyu halletmek ve hakkımı yedirmeyeceğimi bildirdim. Gerekirse, GM Temel Kotil'e ( hani hac donusu karısıyla ve terlikleriyle gorntulenmiş badem ) çıkacağımı, her yere yazacağımı ( yalçın bayer, hıncal, fatih altaylı vs.. ) soyledim...
Abla bi heyecanlandı tabi, badem halkla ilişkiciye gitti herhalde, gelişinde cevabı şuydu :
' Ödenecek bedeli değiştiremiyoruz ancak size zararınız kadar açık bilet vereceğiz, en azından boyle bir cozumü kabul edin vsvs... '
Okey dedim, tam cıkıyorum, Halkla ilişkiler Müdürü badem kardeş çıka geldi.. Tam da düşündügüm gibiydi : Badem bıyık, beyaz ten, çizgili bir takım, içinde farklı renklerde yakası falan kaymış çizgili gömlek.
Diyalog su sekilde :
- nasılsınz?
-elhamdulilah
-yogun gorunuyorsunuz ?
- elhemdulilah cok sukur, sorununuzu hallediyoruz ancak emsal olmasın diye para veremiyoruz, bilet vericez
- tesekkur ederim
-bi toplantım var hayırlısı olsun

Bilmiyorum acaba pezeveng o konuma gelmeden evvel hiç ucaga binmiş miydi?

Düşünün kardeşler, Kevin Kostnırı da getiren bu dallama, deveyi kesen de bunun ekürisi, thy yi yonetende bunların hamisi...

durum budur...

Sabah sabah darlamayayım sizi daha fazla...

26 Ocak 2009 Pazartesi

herkesin dunyası mı ? yoksa herkesin ayrı ayrı dunyaları mı ?

bence ikincisi, etrafımızda gordugumuz insan sayısı kadar dunya olduguna inananlardanım.
Herkesin dunyası kendine. herkesin dunyasında ayrı ayrı konular, olaylar, yargılar, yorumlar, guvenceler, korkular, neşeler, huzunler var. kimseninki aynı değil. inanın bir tane bile aynı dunya yok. onumde oturan sekreterin dunyası farklı, şöförün dunyası farklı, benimki apayrı..

yolda yuruyen insanlara bakınca bu daha da belirginleşiyor.
hele biriyle iletişime gecmeye calıstıgınızda... düşünsenize yolda birine bişi sordugunuzu ya da bi devlet hastanesinde hademeye yer sordugunuzu.. adam suratınıza temiz bi 10 15 saniye bakar, kendini dunyasından cıkarmaya ve sizin gezegeninize odaklanmaya calısır ve bu eforu canlı canlı seyredersiniz siz de..

ben kendimi uzaylı gibi hissediyorum bu gibi durumlarda :) kimsenin umurunda olmamak, kendi gezegenimde dolaşmak iyi hissettiriyor bana kendimi.

gerci insanların gezegenlerine tecavuz edip, feth etmek de hoşuma gitmiyo değil, ama cok yapmamak lazım bunu . en azından o gezegene zarar yazdırmadan sonlandırmalı o eylemi..

falan filan... sabah sabah beyini açma çalışmaları bunlar.
sevgiler, saygılar..

ortac feelz like ' more dick than tracy ' tonite !



25 Ocak 2009 Pazar

the curious case of benjamin button

cate blanchett'in güzelliği bitirdi beni, nefesimi kesecek cinsten. yüzüne bakmaya doyamayacağım tipten..
sahaneydi.

sonlara dogru brad pitt'le konusuyorlardı... brad, cocuguna sonraki yaşlarında baba olmayacağını söylüyor ve ilerde 2 cocuga birden bakamayacağını söylüyordu blanchett'a..
ve blanchett beni alan bir cumle soyluyordu konusmanın sonunda... :

' you dont have to worry, we all end this life with diapers..'

21 Ocak 2009 Çarşamba

aycasenbaskan

99.4 sabah 7-10,
bu sabah altıma işedim gulmekten :)
yan arabadaki lavuk tip tip bakıyo neye guluyorum diye :) ama ben yarılıyorum resmen kahkahalı model ....
şidddeetle öneriyorum!

19 Ocak 2009 Pazartesi

vous les femmes - julio iglesias

vous les femmes, vous le charme
vos sourires nous attirent nous désarment
vous les anges, adorables
et nous sommes nous les hommes pauvres diables

avec des milliers de roses on vous entoure
on vous aime et sans le dire on vous le prouve
on se croit très forts on pense vous connaître
on vous dit toujours, vous répondez peut-être

vous les femmes, vous mon drame
vous si douces, vous la source de nos larmes
pauvres diables, que nous sommes
vulnérables, misérables, nous les hommes

dès qu'un autre vous sourit on a tendance
a jouer plus ou moins bien l'indifférence
on fait tout pour se calmer puis on éclate
on est fous de jalousie et ça vous flatte

vous les femmes vous le charme
vos sourires nous attirent nous désarment
pauvres diables que nous sommes
vulnérables, misérables, nous les hommes


Dinleyin, dinletin.. insanı alıp götürüyor...

14 Ocak 2009 Çarşamba

İnanamıyorum memleketimin düştüğü aciz duruma !
Başımızdakiler tarihi hataları üst üste ve bile bile isteyerek yapıyorlar.
Bu Tuncay Güney denen hokkabazın söyledikleri, 2001 yılındaki Emniyet sorgusunun medyaya çarşaflanması aciziyeti, ülkenin saygın bilim adamlarının terör örgütü üyesi olarak itham edilmesi vs vs bir suru şey.

Emniyet müdürü denen pezevenge kim soracak acaba ' Emniyetin sorgu kasedi nasıl oluyor da medyadaki her firmaya arızasız ulaştırılıyor ? Bu acizlik, beceriksizlik kimin sorumlulugunda ? Bu gizli bilgiler nasıl oluyor da emniyetten cıkarılabiliyor ? ' diye ? İnanın cok merak ediyorum. Emniyet genel müdürünün derhal görevinden alınması lazım ama kim alacak ? Erdogan mı ? içişleri mi ? Alayının a...k...
Muhalefet deseniz ? Baykal dün cıkıp da tek kelime etmedi, bu acizliklerden bahsetmedi.. Bahçeli ? O zaten Fransız.

Bir başka konu da İsrail. İsrail cumhurbaşkanı gezisi sırasında Gazzeye saldıracağını bagıra bagıra söyledi Erdogan ve Gül yalakalarına. O vakit kimse sesini çıkarmadı. Şimdi boru boru ötüyor. Bakalım 24 Nisan da Amerikadaki Ermeni yasa tasarısı yaklaştığı zaman kime yalaklık yapacak Erdogan ? O kadar akılsız ve politikadan uzaklar ki, o vakit İsrail'in işimize yarayacağını düşünemiyorlar. Zaman gelip de ihtiyac duyuldugunda İsrail'in PKK ya yardım edebileceğini, onlara alenen 'özgürlük komandoları ' diyebileceğini hesaba katamıyorlar. Bu kada beyinsizler. İsrail, bizim PKK illetine yapamadıgımızı orda Hamas'a karşı aslanlar gibi yapıyor.
Adam duvarın diger yanındaki kampta nasıl canlı bomba olunur konulu dersler verecek, her pazar gunu çarşıda 100 150 israilli öldürecek, akıllı, şerefli bir devlet de buna göz yumacak ? Buna ancak bizler inanırız, hiçbir aklı selim inanmaz.

Neyse.. Bugun bu kadar yeter.
Dertleri götlerini kurtarmak olan başımızdaki bu şerefsiz yönetime bu kadar vakit ayırmak bile gereksiz aslında.
Gün gelicek bu şerefsizler en ağır cezaları alacak hatta hepsi arap ülkelerine defolup gidecekler.

13 Ocak 2009 Salı

üç maymun

Dün aksam seyrettim.
Cok ağır akıyor.. Ama konu ciddi, rahatsız edici, canınız sıkılıyor.
Karşı cinse mal etmek yakısık almaz ama yine de tuhaflastırıyor.
O sefaleti gösteriyor. Net hem de.. ortada bişi olmamasına rağmen, anlatabiliyor kelimeler olmamasına ragmen.
Seyredilmeli.
Bi de yavuz bingöl, ayrı bi yazı konusu aslında. inanılmayacak kadar iyi. sanki omru boyunca bu sefillikte yasamış.

...

"Biri beyaz biri kara iki kedi..birbirlerinin omzuna kollarını dolamışçasına birbirlerine şefkatlesarılarak,birbirlerine dayanarak yola çıkmışlar.
Gölgeler akşamüstünü söylüyor.
Yorgun bir günün sonunda eve dönüyorlarmış gibi.
Yüzlerini görmüyoruz ama eminim mırıl mırıl konuşuyorlardır.
Belli sınanmış,denenmiş bir dostluk bu,uzun yolları da göze alabilen bir dostluk
Ya biz, binde bir karşımıza çıkan dostluk, arkadaşlık, sevgililikfırsatlarını ne yapıyoruz?
Akşam üstünün bir saatinde yorgun gövdemizi yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz,omzumuza dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir omzun,belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara dayanıklı ayakların sahibi karşımıza çıktığında tanıyabiliyor muyuz onu,değerini biliyor, biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor muyuz? ...
Yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıpkendimizi hep ilerde bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına,bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu?
karşımıza erken çıkmış insanları yolumuzun dışına sürüklerken bir gün geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz?
Hayat her zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez zalimdir,her zaman aynı fırsatları sunmaz, toyluk zamanlarını ödetir.
Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız birgün...
Bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz,ya da olanlar olması gerekenler değildir.
Yıldızların bizim için parladığını göremeyen gözlerimiz,gün gelir kayan yıldızların gömüldüğü maziye kilitlenir...
Kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir kendi hayatımızdaki olağanüstü anları ve olağanüstü kişileri yakalamak.
Bazılarının gelecekte sandıkları 'bir gün' geçmişte kalmıştır oysa; hani şu karşıdan karşıya geçerken, trafik ışıklarında rastladığınız,omzunun üzerinden şöyle bir baktığınız sonra da boşverip 'Nasıl olsa ilerde bir gün tekrar karşıma çıkar.' dediğinizdir.
Oysa tam da o gün bu zalim şehri terk etmiştir O, boş yere bu sokaklarda aranırsınız..."


İnan Batmış Şehirler Gibi Onarılmaz Anılar / Murathan Mungan

en özgür oldugum, dunyayı unuttugum an.


bunun gibisi yok, uyuyamadığım zamanlarda da duslediğim andır bu..
o kara basmak, buz gibi havayı içime cekmek, bi sonraki hareketi dusunmek, yere yaklaşmak tekrar çizgiyi tutturmak...
kısa sureli de olsa hayattan kaçış bu olsa gerek.
dun gece aklıma babam geldi.. 57 yasında bi delikanlı, dunya umrunda değil, gecirdiklerine karsı hala içkisi az da olsa sigarası, keyfinde yani.. Eger ki Allah sıralı ölümler öngörürse bizlere, bi bakacam bi gun yanımda olmayacak babam... nası dayanılacak ? nası alışılacak ?
neden veda edelim ki birbirimize ? neden bir daha goremeyelim ki ? bunu yaşamanın anlamı ne ?
Bana hala delikanlı, o eve gelip benle bogusan, kayak yapan, 2 şişe viski içip yine de adam gibi durabilen.. Ancak aslında beyaz saclı amca diğer gozlere gore..

Nasıl durdurmalı bu zamanı ? ne bunun metodu ?
Ayrılmak zorunda olmasak keşke.
Hiç ama hiç ayrılmak istemiyorum aşık oldugum insanlardan, doyamıyorum onlara..

12 Ocak 2009 Pazartesi

Sürtünme ile enerji kaybeden tüm sistemler ölümlüdür.

:) güler misin aglar mısın ?
okudugum ekonomi pazarlama kitabından bi alıntı yukardaki cumle..
cumleyi okudum, durdum, gulmeye basladım.. ne kadar kısa, oz, meseleyi en basından cözümlemiş bir cumle. kısaca hayatın kuralını vermiş herif bize, caktırmadan, sinsice..
başlarsın didinmeye, gerzekliklere gerzeklikle karsılık vermeye.. enerjini harcarsın sadece, bi de yipratirsin tabi ki.
aşırı dogru geldi..
paylaşayım dedim.

beş satırla

Annelerin ninnilerinden
spikerin okuduğu habere kadar,
yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,
anlamak gideni ve gelmekte olanı.
Nazım Hikmet

6 Ocak 2009 Salı

can dündar

‘her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim’….

özlü sözler vol.3

"If something is rubbing so hard against you, you can be sure it's working on you."

2009

işte başarı getirsin, sağlıktan götürmesin yeter.
gerisi hikaye...
bugun itibariyle işimden ayrıldım. amaç, kendim bişileri gerçekleştirmek istemem. bazı net olmayan planlarım var. belli bir sure bunları yogurmak, sonrasında dogru bir karar alıp, o konuya saldırmak, deyim yerindeyse tecavuz etmek istiyorum.
cok cok cok calısmak gerektiginin de farkındayım.
zaman hem en buyuk destek hem de en buyuk dusman..
Dolayısıyla ne gec kalmalı ne de erken karar almalı..

Hepsini goreceğiz, zamanla.

bir dosttan..

Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat,
Soluk almak güçleştiğinde,
Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,
Dağlara dönmelisin yüzünü !
Yeni patikalar, yeni yollar seçmelisin yüreğini ferahlatacak;
Yeni insanlarla tanışmalısın, yeni keşifler yapacak....
Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediğin ne varsa,
Gerçekleştirmeyi denemelisin !
Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını;
zamanın bir nehir,kendinin bir sal olup da, o dursada yolculuğun devam ettiğini anlamalısın.
Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,
Her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriyosan,
Değiştirmeye çalışmalısın bir şeyleri;
Küçük şeylerle başlamalısın belkide..
Yüreğine takmalısın güneş gözlüklerini;
Gördüğünü hissedebilmek için !
Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce,
Değerli olabilmeli hayat senin için !
İlla büyük acılar çekmemelisin, küçük mutlulukları fark etmen için!
Başkasının yerine koyabilmelisin kendini !
Ağlayan birine "gül",
inleyen birine "sus" dememelisin!
Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmelisin!

Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalısın
Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,
Derin bir soluk alıp, hapsetmelisin kokusunu içine...
Güneşin doğuşunu seyretmelisin arada bir,
Gün dogmadan esen rüzgarı hissetmelisin...
Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna;
Fırtınada; öfkesine, isyanına ortak olabilmelisin doğanın!

Bir gencin düşlerinde; geleceği;
Bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmelisin !



Çalışmadan başarmayı,
Sevmeden sevilmeyi,
Mutlu etmeden mutlu olmayı beklememelisin !
Ama küçük, ama büyük;
her hayal kırıklığı, her acı bir fırsat
yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için;Kaçırmamalısın !

Çünkü;
hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için,
hiç çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin.
Ağlamayı bilmiyorsan,neşesizdir kahkahaların;
Merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların...
Ne, herkesi düşünmekten kendini,
ne kendini düşünmekten herkesi unutmamalısın!

Bilmeli;
çok kısa olduğunu hayatın,hep vermek ya da hep almak için !
Sadece, anlatacak bir şeylerin olduğunda değil,
Söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmelisin!
Aklın ve kalbinle katılabilmelisin sohbetlere...
Hafızan olmalı,
hiç değilse aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaman için!
Soruların olmalı, yanıtlarını bulmak için bir ömür harcayacak!
Dostların olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak!
Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgin;
Ama, kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki,hakkını verebilsin sevdiklerinin;
Zaman bulabilmelisin bir teşekkür, bir elveda için...
Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer;Asla vazgeçmemelisin sevmek ve öğrenmekten..

Ama, herkesi sevemeyeceğini de,
her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan!
Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...
Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemelisin hayatı...!

.
.